Çarşamba, Kasım 5

İçimde, okuduğum bütün şiirleri sen seslendiriyordun. Haberin bile yoktu.

Çarşamba, Ekim 29

Yalanımı Sevsinler


Sen unut geçmişini, ben aklımda tutarım

Geçmişini unutmak hatta hayatından şöyle 3-5 seneyi yaşanmamış saymak isteyenler el kaldırsın...
Ooo baya kalabalıkmışız... Söyleyin bakalım şimdi kim bu dersi alttan alıyor?

Yavaş öğreniyoruz üstelik hatalarımızda bununla sınırlı kalmıyor maalesef(?) O içimizdeki ses veya güdü her neyse hayatımızı değiştiriyor, hayatımızla oynuyor. Bana katılmayan bin yaşasın.
Kıçımız balkon köşelerinde donarken birileri mutluluk çığlıkları atıp bize nispet yapıyor. Bunu da aklınızın bir köşesine yazın. Uçan kuşların özgürlüğüneyse hiç girmiyorum... O konu daha can sıkıcı, daha vahim zira bunu görüp ona sahip olamıyorsun. Kuşa sahip oluyorsun, onu seviyorsun ama o olamıyorsun. Anlamıyorum ne suçumuz vardı da insan olduk? Bende sakızı yem sana bilecek saflıkta kalmayı isterdim. Saçma mı sence?

Yalnızlıktan şaşı bakıp şaşırdığım şu günlerde tek eğlencem kafamla oynamak.
Hayal kurup acı çekiyorum. Yoga yapıp yeşil çay içiyorum. Ha bir de nar yiyorum
Hiç bir şey değişmiyor, değiştirmiyorum

dinlemelik


Pazar, Ekim 19

kimlik sizsiniz

İnsanlar ne olduklarının ve ne olmadıklarının farkında değiller. İşin enteresan kısmıysa bunu bilmedikleri halde o'na o kadar umursayıp, önemsiyorlar ki insanları kendi kendilerine yargılıyorlar... İnanmazsınız o'nun için savaşlar çıkıyor...

İnanmıyorsunuz diğ mi? Bende inanmıyorum ama benimkisi tamamen tercih meselesi...


Bir gün uluslararası ilişkiler okuyan bir arkadaşımın dersini dinlemiştim. Konu kimlikti. Etnik kimlik, dini kimlik, ideolojik kimlik... istediğiniz kadar çoğaltabilirsiniz ve hepsi barıştan söz ediyordu. Aradaki uçurumun ya farkında değillerdi ya da zıtlıklardan giderek dikkat çekmeye çalışıyorlardı. Keşke 2. ihtimal olsaydı... Yanımdaki insanlar Suriye'nin en ateşli zamanlarında sınıra gitmiş kendi topladıkları oyuncakları tek tek çocuklara dağıtmış hatta o sefaletle, o vahşetle o kadar yakın oldukları için haftalarca uyuyamamışlardı. Buna rağmen kimlik farkını kabul ediyorlar ve kendilerine bir kimlik bulma derdine düşüyorlardı. Bunu gerçekten dert ediyorlardı -ettiriliyorlardı-. Sanırım benim bunlardan daha çok sinirimi bozan şeyse kendilerini bir kimliğe sığdırabilecekleri düşüncesiydi...


Kimliksizlik belki de çözümdü.
Karşındakinin sadece ismini bilsen ve hiç kimsenin ismi aynı olmasa?
Bu sefer de adı A ile başlayanlarla Z ile başlayanlar mı birbirine girer?


Oluru var
Maalesef


Dünyanın kötü bir yer olduğuna inanmıyorum ama bizlere öğretilenler yaşamamıza engel.

Salı, Eylül 9

Biz eki getirebildiğim cümleler milli maç sonuçlarında öteye gidemiyorsa benim suçum ne?

Cuma, Ağustos 29

Isınmak için sokulmuş 2 kuş düşün, İşte biri olacaksa öyle olmalı

Perşembe, Ağustos 14

Dila'yı İstanbul'a getirmişler, bu denizi hangi onun bunun çocuğu kirletti demiş

Çarşamba, Ağustos 13

İlk

Byzantion İstanbul olalı kendisinden bu kadar nefret eden ve bi o kadar merak eden birini daha ağırlamıştı.

Cuma, Ağustos 8

Konuşarak sorunlarımızı çözmeyip, çoğaltırdık Ayrılık ayrıntılarda saklıydı

Pazartesi, Temmuz 28

Sarhoş

Uzun zaman vardı böyle hoş, huzurlu olmamışım. İşin kötüsü öyle çok zaman geçmiş unutmuşum, fark edememişim. Stres sarhoşluğunda normalleştiğimi ve herkesleştiğimi düşünürken bunu far etmem iyi mi oldu ondan da emin değilim açıkçası... Şuan çok mutluyum, huzurluyum ama en ufak bi fırtına da yerle bir olmaktan korkuyorum. Şu yazıya başlamadan bunun da farkında değildim hâlbuki... Güzel hayaller kuruyorum. Onlarla uyuyorum. Gerçekleşecekleri zamanları bekliyorum belki de zaman çabucak geçsin diye bu kadar çok uyuyorum, bilmiyorum. Yerde yatıyorum. Tavan ne kadar uzaksa hayaller o kadar net zira Leylayım, Mecnunsunuz Dönüyor başım, çok hoşsunuz ...

Salı, Temmuz 15

Melodi

Ben içimdeki kız çocuğunu çok büyütmüşüm
Aynı yaşta, aynı saflıkta kalmış ama bu zamana kadar benimle gelmiş benimle yaşamış. İlgi çekebilmek için olur olmaz dışarı çıkmış bende bunu fark edemeyince adımı "kendimi tanımıyorum" koymuşum. Bunu daha yeni keşfediyor olmam utancımın Everest'i.

Zararın neresinden dönülürse kâr
Ben nasıl dönerim bilmiyorum. Hansel ile Gretel çok zekilermiş. Ben onu düşünemedim...

diye bitirdi Ekin günlüğünün son sayfasını. Bir daha yazmak istemiyordu. Uzun süre o kağıt kokusunu duymak istememesinin bir nedeni yoktu, sadece istemiyordu. Hayatında bir değişik istiyordu belki de bu yüzden o günlüğün son sayfası bugün dolmuş ve bitmişti.

İçimdeki boşluğu yazmam için bile bir sebep yok dedi annesinin kuzusu. Bir şeyleri bitirmek kendine getirir sanmıştı ama olmadı. 

Pazartesi, Mayıs 19

Kuş


Yine mi güzeliz? 
Yine mi çiçek?

Bu kadar güzel bir hava insanlığa aykırı dedi esas kız arnavut kaldırımda yürürken. Sonra koşmaya başladı aniden Kırmızı eteği ıslatmayan yağmurda koşarken uçuşuyordu. Eteğindeki kırmızı o kadar yaşıyordu, kızın heyecanını o kadar iyi yansıtıyordu ki onu uzaktan izleyip sadece eteğin rüzgarda dans ettiğini düşünebilirdiniz.

 Sokak bomboştu. Tiyatronun önüne kadar koştu. Ağaçlık yolun sonundaki bu beyaz bina, gizlenen gri gökyüzünün peçesini indiriyordu. Kafasını kaldırdı kız, her tanenin yüzünde oluşturduğu bu his güzel bir rüyadan daha güzel bir hayata uyanmak gibiydi. Çok mutluydu, o an mutluluğu düşünemeyecek kadar çok mutluydu. 

 'Ekiiin!'
Sakın otobüs kaçmış olmasın? dedi içinden kız. Arkadaşlarını durağa yürürken önlerine geçip koşunca otobüsü düşünememişti haliyle. Tekrar başladı koşmaya ama bu sefer beyaz narin suratı yerine kısacık siyah saçlarına değiyordu taneler. 

'Kaçırdım mı?'
'Hayır ama gelir şimdi hem koşup gitme bir daha merak ettik, arkandan da yetişemedik...'
Annesi geç kalmamasını tembihlemişti. Babası zaten yemek saatine kadar ancak gelebilirdi işten daha doğrusu o işten eve gelince yemek saati olurdu. Yani aslında bir bekleyeni yoktu. Hiç beklenmemişti, Ekin kimseyi bekletmemişti, kimseye erkende gitmemişti ama o hep beklerdi. Mütemadiyen beklerdi, bıkmadan usanmadan izlerdi, merak ederdi. O her beklediğinde yağmurlar yağardı bir yerler de ama kimse ıslanmazdı.

                                                                -Cİ

'Hoşgeldiin ayakkabılarını çıkar çabukta bana yardım et. Akşam Canan Teyzenler gelecek.'
'Tamam geliyorum hemen'
Odası karanlıktı az ilerisindeki apartman akşam güneşini odasına misafir etmesini istemiyordu her zamanki gibi
O akşam da her akşam gibiydi. Kalabalık yenen yemekleri severdi Ekin. Salondaki  büyük masalarına en çok krem rengi örtüyü yakıştırırdı. Annesi de zevkli kadındı hani. Evlenirken aldığı mavi kuş desenli porselenlere göre bütün salonu dekore etmişti. Ekin'e göre o masaya ve eve en çok yakışan ise damaklarında kalan muhabbettin hazzıydı.

Cumartesi, Nisan 26

Başlamanın önemli olduğunu kim uydurmuş?
önemli olan istikrar
neye kime ne için bağlandığında önemli ama istikrar olmazsa onlarda olmaz gibi sanki

Pazartesi, Nisan 21

04.50

Gecenin bu saatinde ki ciddiyet beni çıldırtıyor.
Bu kadar karanlık, bu kadar retro başka bir saat dilimi yok
Eminim en çok bu saatlerde acı çekmek zor
en zor bu saatler de uyuyabilir insan
Zor be
Yaşamakta zor yaşayamamakta
Ölüm de zor ayrılıkta
Yeni olmakta zor eski kalamamakta
İkilemde olmakta zor bomboş kalmakta
Yaşamak kolay değil
İnsan doymaz zaten bir de üstüne  aşkı çıkarmışlar, insanlığın en obur hâli olsa gerek... Doymuyorsun uyumalara, gökyüzüne, sevilmelere
Gökyüzünün sonu olmaya bilir ama sanma ki senden başkası hayatında kalıcı. Herkes gider çocuk. Yalnızlıktır baki olan ve acı

Pazar, Nisan 13

Kuşlu

Anladım ki yazmayınca geçmiyor

dışarıdaki ağaçları kesmenin rahatsız edici sesi yan odamda cilveleşen sevgililer karşı odadaysa arkadaşlarıyla gülmekten ders çalışamayan ev arkadaşım var

Ben ders çalışamadım
içimde bir heves, yaşamak için
boşa vakitmiş bunlar gibi

öğrenmek tamam ama sen benim söylediğin kitabı okumadığımı, bu konuyu düşünmediğimi zannede biliyorsan benim o üniversite de işim ne?

benimde pis bi huyum var
böyle zamanlarda anarşizm kan olup gezer damarlarımda

İzmir de olmak vardı şimdi
bu hava da üstelik
yaşayacaksın

yalnız
gökyüzüne bakıp bisiklet süreceksin
yetmeyecek
koşacaksın böyle oram buram açılmış mı acaba diye düşünmeden

düşünmeyeceksin
böyle havalarda düşünülmez

ışık yakacak gözlerini
kapatacaksın
yenileneceksin sonra
hissedeceksin
farklı bir şeyler var

umurunda olmayacak
yaşayacaksın
geçecek

Ama yetmeyecek
bir daha isteyeceksin
o zamanında geceyi iple çektiğin günlerin intikamı gibi kararacak hava

olsun demelisin
olsun
tekrar sabah olur

sonra geceyi izleyeceksin
gösterdiklerini düşüneceksin
bulacaksın belki anlamını*
belki bir sonraki geceye kalacak

bir ses çıkaracaksın o geceden
sağır olmadan, fısıldamayan da

Seni duyacak gök
konuşmamış olacaksın

*Bulamayanlar için: renkleri olduğu gibi gösteren siyahtır. Olmaya da bilir

Pazar, Nisan 6

Uzak

Yanımda bile uzak olmanın uzak'ı bu

Şuan ki halim okumayı seven bir kızın olağan halinden ibaret olduğunu bilsem de, çayımın, laptopumun,  ev hırkam ve parmağımdaki hissini sevdiğim yüzüğümle ikinci bir kişi çekse beni kesin tumblr ablası olurum
Evet abla
içim yaşlı


Nescafe içtim bugün isteyerek ilk defa
biskremi de hiç sevmem normal de
pötibörle çay gibi yapınca çok güzel oldular

Çay içiyorum şimdi de
pötibörsüz

İnsan hiç bir şey hissetmez gibi davranırken kendine nasıl zulüm edermiş?
ciddi ciddi
fiziksel olarak

Kaynar su da dudaklarımı beklettim az önce
o kadar soğuktular ki suyu soğuttular
bekledim
uç noktamı görmek istedim

hiç bir şey olmadı
uyuştu
benim gibi

neyse ki bu durum benim bedenimden ibaret
şahsen benim gibi biri çevremde olsaydı beynine çikolata enjekte ederdim
en azından ölümü tatlı olurdu

Ne?
insanın beynine girebilecek bi iğne saplıycaktım ve yaşayacak mıydı?
saçmalamayın
Bunu anlamıyorum
size tamamen realite bi olgudan bahsederken tek bir cümle de abartı kullanıyorum ve hop
kopuyorsunuz

İlişkilerde bu kopuş nerede oluyo?
o büyük sevgilerimiz ne zaman bayatlıyo?
ilk defa istediğiniz bir şeyi yapmadığında mı?
yoksa size ilk kez sevgi sözcüğü kullanmadığı cümle de mi başlıyo çöküş

fark ediyor musunuz?
fark ettiniz mi?
sizi gerçekten sevdi mi?
gerçekten sevmek ne ki?
bir hediye, bir gülüş, bir öpüş kanıtlıyor mu her şeyi?
ayrılmak istediğiniz de size dur diyor mu o öpüş, gülüş, hediye?

anılar konuşamaz arkadaşlar
sen konuşursun
o konuşur
ama anılar konuşamaz
konuşturursun
konuşturur

yalan söyletirsin
yalan söyler


İşte bu sorular ve cevaplar dudağımın soğuttuğu kaynar sudan daha yakıcılar
ve soğumuyorlar

kem küm

Oldu biraz yazmayalı
Ülkenin amına koymuşlar hayır farkındaydık zaten de bu kadarını beklemediğimiz aşikar

ama bundan bahsetmeyeceğim
sıkıldım
oy verdik bok oldu
adil bi seçim olmayacağını biliyorduk zaten
bi galeyan bi gaza gelme
patladık işte

patladık gittik

türkü olmuşsun
umudummuşsun
ellerimde
gözbebeklerimde

Perşembe, Mart 6

Kulaklık Takma Melodramı

Hiç sağır olmak istediniz mi?
Hiç bir şey duymamak ve bundan sorumlu da olmamak
Kulaklık takmış olmanın verdiği bir psikoloji olsa gerek bunu sık sık düşünür oldum... Belki bir ihtiyaç dersiniz buna belki de saçmalık ama bu his sadece bende mi var?
Aslına bakarsanız bu umurumda bile değil. Yazarken kendimi anlatma çabamı bırakalı oldu biraz zaman (Yazan burada devrik cümlenin amına koydu)
Küfürlerin neden %95i kadınları aşağılamak veya erkekleri yüceltmek üzerine?
Bunun üstüne tez yazılır bence
Yani sosyoloji okusaydım kesin bitirme tezim bu olurdu
Bugün sağır olmak için Bolu da bana en yakın mekana gittim
Her anlamda en yakın
Fiziksel, düşünsel...
Fark ettim de orada kivili çay içip kitap okuyunca mekanı kapatmış gibi oluyorsun hatta sahibinden daha sahip
Sağır olmak güzelmiş
Kısa zamanlık olduğu için belki
Oranın gerçeğe en yakın köşesinde oturdum bugün
Gerçekleri okudum
Utandım
Elimden hiç bir şey gelememesinden, 1 saat sonra tekrar kendimi düşünmeye başlayacak olmamdan utandım
İnsansızlığımdan, insafsızlıklarından utandım
Ben bugün kulaklarımı tıkadım
Ve gözlerim açıldı
Ben bugün 'gerçeklerin oyuncularıyla' tanıştım
Üzüldüm

Not: Bahsettiğim mekan Bolu da bahçeli evlerde Kızılderili cafe. Evet reklam yapıyorum. Kivili çayla olan hukukumuz adına... Bu kadar güzel yapmalarının bir karşılığı olmalıydı...



Çarşamba, Mart 5

Boş



İçimde her akşam rakı balık yapılıyo
Ve sürekli bu şarkı çalıyo


Pazar, Mart 2

İçim Dışımda

Hayal kurmayı bıraktım
Bu radikal karar nasıl verildi diye sorarsınız tabii...
Sormayın
çünkü bilmiyorum
Buara zaten o kadar çok nedenini bilmediğim şey yapıyorum ki...
Kendimce akışına bırakıyorum galiba

Akışına bırakmak kendin olmak mı yoksa duyarsızlaşmak mı emin değilim

Attığımız her adım bizi bir yerlere mi götürür?
Aldığın her nefes bir kısalma değil miydi?

Nereden uzayıp nereden kısalıyo bu meret

Sanırım ben çok yanlış gelmişim


"Su aktığı yerin rengine bürünmez ama sana öyle gelebilir."

Cuma, Şubat 28

Duraklar

Hiç bir şey yapmak istemediğiniz, bütün planlarınızı, gelen aramaları, içinizdeki sesi susturmak istediğiniz duraklar var hayatlarımızda
Oradayım
orada bile beklemeye vaktim yok
İçim yoruldu artık
boğazım acıyıncaya kadar ağlamak, güneşli günler gelinceye kadar uyumak istiyorum
Aylardır ilk defa istediğim saatte kalktım dün
yetmedi
içmeye ihtiyacım var
o kadar standart ve olması gereken düzeyde bissürü şey yapıyorum ki uçları özledim
Dibine kadar içmeyi, uykum olmasa bile yatmayı, tavanı izlemeyi

İç sesimin bu kadar robotik konuşmadığı zamanları özledim
farklı bir şeyler olmalı artık
acı istemiyorum
mutluluğun ucunu unuttum
güveninde

artık bir sabaha 'acaba iyiler mi?' diye düşünmeden ve alarmsız kalkmak istiyorum

hiç kimse beni beklemesin

Vücudum bile error verir oldu
plan program beni kesmiyo
elimden gelse ben kesicem onları


Az kaldı (mı?)

Pazar, Şubat 9

Tespit

Şu feyrinin deterjan reklamlarında bile bulaşıklar kadınlara kitliyolar ve biz bunun farkında olmuyoruz ya.... Allah bizi cinsiyetçilikle belamızı vermiş haberimiz yok

Cumartesi, Şubat 8

Olmaz Olasıca Şubat

içim öyle pis ki
Yarın alınacak eğlenceli bir intikamım olduğu halde üstelik
belki o yüzdendir
Hayır aslında o insanı o kadar umursamıyorum bile
neyim var ki acaba
keşke şu ayı yaşamadan atlasak
benim çok işime gelirdi doğrusu...

Çocukluğumdan sonrasını hatırlamayı sevmediğimi fark ettim

Eskiden ya çok küçüktüm ya da şimdiyi yaşıyoruz
arası yok
benim 12 yaşım hiç olmamış
Sanki 15. yaş gününde ilk görüşte aşkı bulan ben değildim :D
Çok garip bunun illa ki bi açıklaması vardır
aradaki aklımın gidip gelişi hep o bocalamadan, hep o dönemle ilgiliymiş gibi

Hayatın hep işaretlerle dolu olduğuna inandım

hep bu konu da kimselerin bilmediği takıntılarım, iç mesajlarım veya kaygılarım oldu artık ne derseniz işte
Hiç bi zaman iyi olmadılar
kötü kaygılarım da sonuç zaten belliydi
iyi takıntılarımsa hep beni yanılttı



Hayatımın olumlu anahtarlarını görememe gibi bir lanetim var galiba


İnsanlar ne garip

yani insan psikolojisi
böyle üstünden milyon gün geçen ufacık bir kavgayı, sosyal hayatta onca şey başaran büyük insanlar çaresizce gün gelip o an için ağlıyor, haykırıyo...

geçmemiş anılar olmasa diyorum bazen sonra vazgeçiyorum

onlar bizi biz yaptığı klişesine girmek istemiyorum ama duygusal yaralar da bize ait

Yaralar

içinizde Bukre'yi okuyanınız vardır mutlaka
insanının içini kusturtan bir kitap
duygusal açıdan

İnsanların doğuştan mazoşist olduğunu da söylemiş miydim?


Salı, Şubat 4

A'normal'in mi Adresi?

http://www.bloglovin.com/blog/5700997

Ben eski yazılar unutuldu gitti derken böyle bir şey buldum
benim yerime saklamışlar, okutmuşlar ama o adresi kapattığım için girizgahlarından sonrası yok



Neyse neyse o da yeter...

Yalnız ben adresi sildikten sonra başka biri almış dikkat edin

Bari bir şey yazsaymış!
Aslında gözlüklü fotoğrafını koymamasına bile razıydım...

Pazartesi, Şubat 3

'AT' Kafası

Az önce kendimi çok tebrik ettim
çok önce burayı ilk açarken yazdıklarımdan pişman olurum diye ödüm kopardı
Çok eskidendi ama o zaman şuan fenomen dediğimiz insanlarla buralarda yorumlaşırdık
kaç kere değiştirdim bu siteyi
burayı değiştirmek nasıl hissettiğimdi esasen ama şuan ki halim ne renk olur bilmiyorum

ne diyordum? Pişmanlık
olmadım
buna daha veletken yazdığım şeyleri silmek gibi bi salaklık yapmış olmam sebep olabilir
niye sildiysem?
keşke saklasaymışım
unutuyorum çünkü

fark ettim de tanıdığım, okuduğum kimse okunma kaygısı taşımamış şimdiye kadar
bu çok güzel
aramızda çok iyiler vardı
ve sonunda geri döndüler
ama çoğumuz eksik

herkesin başından çok olay geçti
ve sanırım hala kimse farkına varamadı
yaşamak çok kıymetli
senin yaşaman başkası için çok kıymetli
nefes almak çok güzel

hiç bilmiyorum bu kadar depresif hissederken nasıl böyle şeyler yazıp, düşünebiliyorum?
bunun tıpta bir adı olmalı


hep bi yönetmenle evlenmek istedim yani eğer öyle bir şey yaparsam dikkatli biri olsun dedim
psikiyatr da olabilirmiş onu fark ettim
Kadınlar onları yakın çekim izleyen erkekler istemezler mi?
benim bildiğim bu iki meslekte de bu olmalı

hep söylediklerinde tii'ye alıp gülerim doğrularmış insan kırmaktan ne kadar kaçınırsa kendini cam parçacıklarıyla doldururmuş
bitmeye yaklaştım
umursamaz oldum
ama onu da yanlış oldum insanları hala çok dinleyip kendimi umursamıyorum

yazmadığım bir günlüğüm, çalışmadığım bir textim, geçemediğim derslerim ve artık idare etmekte çok zorlandığım insanlar var hayatımda
sizde öyle değildir umarım


Not: En çokta yazmayı bitirince yanıp sönen çizgiyi özlemişim